Köşe Yazısı – Doç. Dr. Şakir Güler
Dijital Sosyal Baskıyı Anlamak: Görünmez Zincirlerimizin Yükü
Modern çağın en belirgin ve aynı zamanda en sinsi etkilerinden biri, dijital sosyal baskıdır. Dijital sosyal baskı en basit tanımıyla; yaygınlaşan dijital teknolojileri kullanmayan bireylerin, toplum tarafından bu teknolojileri kullanması yönünde üzerinde hissettiği baskıdır.
Akıllı telefonlar ve sosyal medya platformları, ilk etapta sadece iletişim aracı olarak hayatımıza girdi. Ancak zamanla, bu araçlar sosyal varlığımızın temel taşları haline geldi ve dijital dünya, toplumsal kabulün yeni standartlarını belirledi.
Dijital sosyal baskıyı hissetmeyen, belki de farkında olmayan kimse kalmadı. Akıllı telefonunuzda WhatsApp ya da Instagram gibi uygulamalarda aktif değilseniz, toplumsal hayatta yer edinmek zorlaşıyor. Bu durum sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda iş dünyasında da kendini gösteriyor. Artık LinkedIn’de güncel bir profil sahibi olmamak ya da Zoom toplantılarına katılmamak, meslek hayatında marjinalleşme riski taşıyor.
Geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğum bir araştırmada, dijital sosyal baskının özellikle gençler arasında güçlü bir etkiye sahip olduğunu gördüm. 620 kişilik bir anket çalışmasında, dijital sosyal baskının akıllı telefon bağımlılığı üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu saptadım. Üstelik literatürde bu konudan bahseden araştırmalar oldukça sınırlı, araştırmamı yaptığım süre zarfında İspanya ve İtalya gibi ülkelerde 2 ya da 3 çalışma gerçekleştirilmişti.
Ülkemizde gerçekleştirdiğim araştırmada ise ilginç sonuçlarla karşılaştım. İlk temel bulgum Eğitim seviyesi arttıkça dijital sosyal baskının da arttığı yönündeydi. Ancak eğitim seviyesinin artması ile birlikte ilginç bir şekilde akıllı telefon bağımlılığı ise azalıyordu. Bu bulgu bana eğitimli bireylerin dijital dünyaya daha derinlemesine entegre olduklarını düşündürdü, sanırım eğitimli bireyler bu entegrasyonu daha bilinçli bir şekilde yönetebiliyor.
Ülkemiz özelinde gerçekleştirilen çalışmamın sonuçları, literatürdeki diğer çalışmaları da destekler nitelikteydi. Herrero ve arkadaşlarının İspanyol kullanıcılar üzerinde yaptığı çalışmada, dijital sosyal baskının akıllı telefon bağımlılığı üzerinde pozitif bir etkisi olduğunu, bu etkinin yüksek depresyon ve düşük sosyal destek gibi faktörlerden bağımsız bir şekilde ortaya çıktığını gösteriyordu. Benzer şekilde, Buchi ve Gui’nin İtalyan kullanıcılar üzerinde yaptığı araştırmada da dijital aşırı kullanımın dijital sosyal baskı ile pozitif yönde ilişkili olduğu ortaya koyulmuştur.
Yapılan araştırmalardan hareketle dijital sosyal baskının bu kadar etkili olmasının ardındaki sebeplerden birinin, insanın doğasında bulunan sosyal kabul görme arzusu olduğunu ifade edebiliriz. Sosyal varlıklar olarak, toplumdan onay görmek ve dışlanmamak adına, toplumun benimsediği normlara uymak zorunda hissediyoruz. Dolayısıyla dijitalleşen dünyada bu normlar, dijital platformlarda var olmayı gerektiriyor. Bu durum, kişisel tercihlerden ziyade, toplumun dayattığı bir zorunluluk olarak ön plana çıkıyor.
Dijital sosyal baskı, sadece bireysel bağımlılıkları artırmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal yapı üzerinde de derin etkiler yaratıyor. Sosyal medya platformları, algoritmalar aracılığıyla kullanıcıların davranışlarını manipüle ederek, daha fazla zaman geçirmelerini sağlıyor. “The Social Dilemma” adlı belgeselde de açıkça ortaya konulduğu gibi, bu platformlar, insan psikolojisindeki zaafları kullanarak bağımlılık yaratıyor. Bu bağımlılık, bir yandan bireylerin psikolojik sağlığını tehdit ederken, diğer yandan da toplumsal normların dijital dünya ekseninde yeniden şekillenmesine neden oluyor.
Yapmış olduğum araştırmada da gözlemlediğim üzere, dijital sosyal baskı, özellikle eğitim seviyesi arttıkça daha belirgin hale geliyor. Üniversite mezunları ve yüksek lisans derecesine sahip bireyler, lise mezunlarına kıyasla daha fazla dijital sosyal baskı hissediyorlar. Ancak bu baskı, paradoksal bir şekilde, akıllı telefon bağımlılığını azaltıyor. Bu bulgu, eğitimli bireylerin dijital dünyayı daha bilinçli ve kontrollü bir şekilde kullanabildiklerini gösteriyor.
Öte yandan, akıllı telefon bağımlılığı, özellikle genç ergenler arasında ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Yapılan araştırmalar, gençlerin bu teknolojilere olan bağımlılıklarının giderek arttığını ve bu bağımlılığın sosyal hayatlarını, akademik başarılarını ve hatta fiziksel sağlıklarını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Özellikle pandemi sürecinde, online eğitim ve sosyal izolasyonun etkisiyle bu bağımlılığın daha da arttığını gözlemledik.
Peki bu baskıyı azaltmak adına neler yapılabilir? Dijital sosyal baskının olumsuz etkilerini minimize etmek için, teknolojiyi bilinçli kullanma alışkanlıklarını geliştirmek ve bu konuda farkındalık yaratmak büyük önem taşıyor. Özellikle gençler ve çocuklar arasında, ekran süresini sınırlamak, dijital detoks yapmak gibi yöntemlerle bu baskının ve bağımlılığın etkileri azaltılabilir.
Sonuç olarak, dijital sosyal baskı, modern dünyanın görünmez zincirlerinden biri olarak etrafımızı çepeçevre sarmış durumda. Bu bana Matrix filminden çeşitli sahneleri çağrıştırıyor. Zira etrafımızı saran bu ağı ancak bu teknolojileri farkında olarak kullandığımızda idrak edebiliyoruz.
Bu baskıyı fark etmek ve yönetmek, hem bireysel hem de toplumsal sağlığımız için hayati öneme sahip. Teknolojiyi nasıl kullanacağımıza dair bilinçli seçimler yapmak, dijital dünyanın dayattığı normlar karşısında özgürlüğümüzü korumanın en etkili yolu olacaktır. Esenle kalın.
GÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
4 gün önce
Şakir hocam önemli bir meseleye değinmişsin açıkçası yaklaşık bir iki aydır kıllı telefonun bırakıp eski usult tuşlu telefon almak gibi bir niyet içerisindeyim fakat bazı mecburiyetler beni burada tutuyor WhatsApp veya diğer sosyal medya değil ama bankacılık hizmetleri telefon bankacılığı işte bazı resim işlemler maillerin takibi bundan dolayı bir tereddüt içerisindeyim yoksa ciddi anlamda yani çocuklara herhangi bir şey diyemiyorum çünkü kendim aynı gırdakbın içerisindeyim dolayısıyla önemli bir mesele belki çağın meselesi bu mesele