Öncelikle tüm okuyucularımıza sevgi ve selamlar…
Malumunuz eğitimci olmam sebebiyle okulların açılmasıyla yoğun bir döneme girdim. Öncesinde dönem için hazırlık telaşı, sonrasında yeni eğitim öğretim döneminin başlaması, kendi akademik çalışmalarım vs. derken dün bir baktım da son yazımın üstünden 3 ay geçmiş. Ülke gündeminde yer alan çocuk cinayetleri, çocuk istismarları, kadın cinayetleri, toplumda artan şiddet olayları, hayvan hakları vb. konuları izlerken ve dinlerken zaman zaman bir iki cümle yazmayı istedim ama müsaitliğim ancak bugün oluştu.
TOPLUMDAKİ ŞİDDET OLAYLARI GÜN GEÇTİKÇE NEDEN ARTIYOR?
Her bilinçli vatandaş gibi bu soru benim de aklımda ve ne yazık ki bir eğitimci olarak yaşanılan olaylar beni karamsarlığa düşürmekte.
Aylarca koca bir köyün suskun kalan aile bireyleri tarafından öldürülen küçük bir kızın yaşadığı tüm süreci, 2 yaşındaki bir bebeğin istismar ve darp edilmesini , eşinden boşanmak isteyen kadınların erkek tarafından öldürülmesini, trafikte yaşanılan öfke kontrolsüzlükleri gibi bir çok örneği dizi izler gibi tüm ülkece günlerdir takip ediyoruz. İşin ürpertici yanı bunlar sadece gördüklerimizdi ve bu örnekler Türkiye’de yaşanan şiddet olaylarının bir kaçıydı. Toplumda infial yaratan bu olaylar beraberinde ‘Toplumdaki şiddet olayları gün geçtikçe neden artıyor? sorusunu getiriyor.
Bu süreçte benim izlediğim kadar sizlerde tv kanallarında konuyla ilgili uzman kişileri dinlemiş- izlemiş yahut akademik çalışmalarıyla bilimsel alana katkı sağlamış bilim insanlarının çalışmalarını araştırmışsınızdır. Ortak düşünce ülkede ;
-Şiddetle yeterince mücadele edilmemesi,
-Şiddete caydırıcı tedbirlerin gelmemesi,
-Toplumsal dinamikler,
-Erkek egemen toplum yapısı,
-Ekonomik sıkıntılar,
-Bireysel silahlanma,
-Sosyal medya ,dizi, film sahnelerinde şiddet veya öfke dolu sahnelerin normalleştirilmesi,
-Toplum liderlerinin ötekileştirici tutumu,
-Aile içinde psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalanların öfkesini dışarı yansıtması,
-Şiddet içerikli bilgisayar oyunları,
-Medyanın travmatik olaylara yer vererek izlenme oranlarındaki artışı ve tv kanallarının bu konularla ilgili program yapmada rekabet ortamı oluşturması…
Kısacası toplum refahımız için önemli bir sorun haline gelen şiddet hepimiz için kabul edilemez bir hal almıştır. Şiddetin ve cinayetin meşrulaştırılması hem bizler hem de bizlerden sonra gelen nesil için tehdit unsuru oluşturmaktadır. Bu süreçten kurtulmak ve kendini güvende hissedebilen bir toplumda yaşayabilmek için yasa koyuculardan tüm vatandaşlara kadar mücadele içinde olmalıyız. Aile, okul, sosyal yaşam alanları, iş hayatı, özel hayat gibi günlük rutinimizde şiddetle karşı karşıya kaldığımızda veya tanık olduğumuzda tolerans göstermeyip konuyla ilgili tüm paydaşlarla iş birliği içinde olmalıyız.
Sevgiyle kalın.
GÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
9 saat önceGÜNDEM
9 saat önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
4 gün önce
Merhaba,Yazdıklarınızda derin bir kaygı ve sarsıcı bir farkındalık var. Toplum olarak giderek artan şiddetle her gün yeniden yüzleşmek, geleceğe dair umutlarımızı kıran bir gerçeklik haline geldi. Bu olayların, bir haber başlığından çıkıp hayatlarımızda görünür hale gelmesi ise özellikle korkutucu. Maalesef, şiddet artık gündelik yaşamın olağan bir parçası gibi algılanmaya başladı.Bahsettiğiniz gibi, ekonomik zorluklar, bireysel silahlanma, medyada şiddetin kanıksanması ve toplumdaki değerlerin zayıflaması bu sorunları daha da derinleştiriyor. Ancak en kaygı verici olan, şiddetin bu topraklarda kökleşip, bizden sonraki nesillere de devredilme riski. Geleceğimiz için, bize düşen görev çok büyük.Hep birlikte, toplumun her alanında şiddetin karşısında durmalı; aileden eğitime, iş yaşamından sosyal çevremize kadar her ortamda sevgi ve dayanışma kültürünü yeniden inşa etmeliyiz. Güvenli ve huzurlu bir toplum ideali, birlikte başarabileceğimiz bir hedef olmalı.Sizin gibi bu konulara duyarlı kişilerin olması, bu mücadeleyi daha anlamlı kılıyor.